Oğuz kökenli Suriye Irak Türkmenlerini Kaderlerine Bırakmayalım.!
Dr.Muhtar Fatih BEYDİLİ
Günümüzde Oğuzlu Türkmenler Türkmenistan, İran, Türkiye, Azerbaycan, Irak ve Suriye, Kıbrıs, Balkanlar ve Avrupa’da oturmakta olup “Türk” olarak bilinmekteler. Ancak, “Bunlar aynı zamanda Türkmen olan topluluklardır!” diyelim. Zaten tarih içinde, “Türk ve Türkmen” kelimelerinin, birbirinin yerine kullanılageldiği de bilinmekte. Bazı kaynaklarda geçen, “Türkmenler, göçebe/ yörük Türkler sayılabilir ama Türk diye bilinen unsurlardan başka bir boydur!” şeklindeki nitelemeler de yanlıştır, aldatmacadır.
Irak ve Suriye’de yaşayan Türkmenler, 1923 yılına kadar aynı ülkenin Osmanlı vatandaşı olduğumuz, Oğuz kökenli Türkler. Kader pek çok coğrafyada olduğu gibi fizikken Türkleri ayrı düşürse de gönül bağlarımız ve ortak umutlarımız devam ediyor her zaman . Türkmenler için yaşadıkları ülkelerde durum uzun zamandır iyiye gitmiyor, hatta varlıklarının hiç olmadığı kadar tehlikede olduğunu söyleyelim.
Hatta 1990 yılından beri Türkmenler bu bölgelerde istenmeyen oluşumlar ile ilgili pek çok fırsat çıkmasına rağmen bunları ilgili makamlar değerlendirilmendi. Bu konuda geç kalmışta olunsada hala yapılacak çok şey var Türkmenleri için .Türkmenler bu iki ülkede Suriye Irak Türkmenleri silinmek üzere çünkü Lübnan Filistin Libya İran Cezayir Ürdün Mısır gibi ülkelerinde Türk (Türkmen) varlığı hemen hemen silindi . Kamuoyunda az bilinen ‘Suriye Irak Türkmen eli bölgesi’ yani tarihi olarak Türkmenlerin hâkim olduğu bölgeler.
Bağdat’tan başlayıp Irak’ın kuzeyinde Kerkük ve Musul’u da içine alıp, oradan Suriye’nin kuzeyinden Rakkaya Halep’e Humus Hama İdlib Bayır Bucak ulaşan bir Türkmen hilalini temsil ediyor. İşte bu hilali şimdi Batılılar PKK terör örgütü ve işbirlikçisi dolduruyorlar. Türkiye’nin 100 yıl vizyonunda Türkmen kimliğinin ve haklarının korunması olmalıdır. Bunun için ne Irak’ı ne Suriye’yi bölmeye gerek var. Türkmenler, her zaman en barışçıl toplumlardan biri oldu. Bu ülkelerin bütünlüğü içinde Türkmenlerin hakları korunabilir. Aksi takdirde Suriye de Irak gibi olabilir.
28 Ocak 1920´de "Misâk-ı Milli", Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında yapılan tüm işgalleri reddediyordu. Atatürk, Lozan öncesinde 13 Ekim 1922´de verdiği demecinde "Avrupa´da İstanbul ve Meriç´e kadar Trakya, Asya´da Anadolu, Musul arazisi ve Irak´ın yarısı, Makedonya´yı ve Suriye´yi terk ettik. Fakat artık arkada kalan ve sırf Türk olan her yeri ve her şeyi isteriz. Bunları kurtarmaya azmettik ve kurtaracağız" demişti.
1924´te Meclis’te dağıtılan haritaya göre Batum, Halep, Rakka, Bayır Bucak, Deyri Zor, Musul ve Kerkük ,Erbil gibi bugün Türkiye sınırları dışında olan vilayetler Türkiye toprağı olarak gösterilmektedir bu neden unutuluyor bugünler . İngiliz kontrolündeki Milletler Cemiyeti 1925 sonunda Musul´un Irak´ta kalmasına karar verdi. Türkiye, tüm hoşnutsuzluğuna rağmen içeride bekleyen ekonomik ve sosyal sorunlar yüzünden 05 Haziran 1926’da İngiltere ile yapılan anlaşma çerçevesinde, Milletler Cemiyeti kararını tanıdı. Ancak, Atatürk, Misak-ı Milli sınırlarını Türk dış politikasının yükümlülük alanı olarak tespit etti.
1926 Ankara Antlaşması ile Musul vilayetinin Irak sınırları içinde kalması neticesi Irak vatandaşı olan Irak Türkleri, antlaşmayla beraber Irak devletinin asli ve kurucu üç unsurundan biri olmuştur. Ancak, sahip oldukları haklar hep kâğıt üstünde kalmıştır.1972’de Suriye ve Irak hükümeti, Türkçe eğitimi ve Türk medyasını yasaklarken, bu iki ülkede Baas rejimi de 1980’de kamusal alanda Türkçe’nin kullanımına fırsat vermedi.Suriye ve İrak Türkmen aydınları arasında öne çıkmış isimler 1980 yılarında idam edilmiştir. 1957 yılındaki Irak nüfus sayımına göre Irak’ta 2,5 milyon Türkmen yaşamakta % 12’sine tekabül etmektedir. Günümüzde 3.5 milyon nüfusu ile Türkmenler Irak’taki üç önemli etnik unsurdan biridir. Irak’ın her bölgesine yayılmış olan Türkmenler en çok Irak’ın kuzeyinde Kerkük, Erbil, Selahaddin, Musul ve Telafer’de yoğun olarak yaşamaktadır.
Suriye Türkmenleri daha Anadolu’da yerleşmeden önce ilk Selçuklu Devleti Suriye’de kuruldu. Dedelerimiz Anadolu’ya en az İran kapısı kadar Suriye, özellikle Halep üzerinden girdiler. Bugünkü Şam Camisi, Selçuklu dönemine aittir. Esat zamanında Türkçe türkü söyleyemezdiniz, aşırı Arap milliyetçisi baba Esat zamanında Türkmenler büyük baskıya uğradılar. Türkiye’ye yakın sınırlarda yaşayanlar güneye göç ettirildi, buralara bugünkü PKK’nın tabanı olan nüfus yerleştirildi. Osmanlı dönemine ait tarihi eser bırakılmadı.Suriye’de iç savaş çıkmadan önce Türkmenlerin bir etnik kimliği yoktu. Suriye rejimi onları Türkiye’nin bir uzantısı olarak görmüş, Türkçe kitap, kaset vb. her şey yasaklanmıştı. Ekonomik bakımdan ve eğitim seviyesi olarak en geri durumda bırakıldılar. İdlib ve Afrin ile birlikte Fırat Kalkanı bölgesi de Araplaştırılırken Türkmenler Suriye genelinde buharlaştılar. 2011 yılına göre Suriye’deki Türkmen nüfusu (3.5 milyon) %90 azaldı veya kayboldu. Suriye’deki Türkmen sayısı 3.5 milyon (%15.2) civarındadır.
Suriye’de 2011 yılında çıkan iç savaş neticesinde varlıklarından daha yakından haberdar olduğumuz Suriye Türkmen nüfusunun büyük kısmı bugün Türkiye’ye gelmiştir. Suriye’de 12 yıldır yaşanan iç savaş bölge halklarının çok sayıda kayıp vermesine, büyük acılar yaşamasına, hayatta kalanlarının ise yerinden yurdundan olmasına sebep olmuştur.Bütün olumsuzluklarına rağmen bu savaşın belki de tek olumlu tarafı , Suriye’deki Türk varlığının dünya kamuoyunda görünür ve bilinir hâle gelmesidir.
Zira IX. yüzyıl-dan itibaren Orta Asya’dan Anadolu’ya başlayan göç hareketinin bakiyelerinden olan Suriye Türkmenlerini tanıtan çalışmalar bugüne kadar sınırlı kalmış, bu da bu sahadaki Türk unsurlarının tanınmasını güçleştirmiştir.Suriye Türklüğü; İran, Irak ve Anadolu’da varlığını sürdüren Avşar, Beydili , Bayat, Kınık, Salur, Bayındır gibi Oğuz boylarından mürekkeptir. Dil açısından bakıldığında da Suriye Türklerinin bugün Oğuz lehçesini küçük farklarla kullanmaya devam ettikleri dikkati çekmektedir. Dolayısıyla bu bölgedeki Oğuz boylarının diğer Oğuz boylarıyla dil, tarih ve kültür açısından bağları bariz bir şekilde ortadadır. 2011 yılında başlayan savaşla birlikte ortaya çıkan göç hareketinin bu kapsamda yarattığı sonuçlar herkese malumdur .
Bugün Suriye´de Türklük bilinci olup, Türkçe konuşanlar (1.5 milyon),Türklük bilinci olup, Türkçe bilmeyenler (bir milyon),Türklük bilincini kaybetmiş ve Türkçe bilmeyenler (bir milyon).Türkmenler yedi bölgeye dağılmış, ve dağınık durumda kalmışlar. Suriye içi dağılımı Türkmenlerin ,Halep (bir milyon 250 bin),Hama ve Humus (bir milyon),Bayır Bucak (Lazkiye) (250 bin),Şam (750 bin),Golan (40-50 bin),Rakka (50 bin),İdlib (50 bin).
Bu gruplardan ilk ikisi bugün daha çok muhalif grupların bölgeleri (İdlib, Humus) içinde ya da Türkiye’ye gelmişlerdir. Üçüncü grup ise çoğunlukla Esat güçlerinin (Halep, Hama) kontrolü altındaki bölgelerdedir. Türkiye’ye gelen 3.5 milyon Suriyeli içinde 500 bin civarında Suriyeli Türkmen olduğu biliniyor . Suriye Türkmenleri en çok İstanbul (300 bin), Antep (50 bin), Osmaniye (50 bin), Hatay (30-40 bin), İzmir (20 bin), Malatya (20 bin) ve Konya’da (15 bin) yaşamaktadır. 150 bin civarında Suriyeli Türkmen’in Lübnan’a göç etmek zorunda kaldığı.
Savaş nedeni ile Fırat’ın doğusunda boşalan yerlerde Kürt haritası oluşturuldu. Kobani kelimesi, Birinci Dünya Savaşı öncesi bölgede faaliyet gösteren Alman demiryolu şirketi için verilen isimdir. Şirket anlamındaki ‘company’ kelimesinden gelmektedir. Bölgedeki tüm Kürtçe isimler uydurmadır.Bu bölge için kullanılan Arap Pınarı (Ayn el Arab) ismi aslında iki kardeş Türkmen adını taşıyordu; burada su kaynaklarının bolluğundan dolayı Ali Pınarı ve Mürşit Pınarı isimleri vardı. Onca zorla göç ettirmelerin ve demografi değiştirme çalışmalarından sonra bölgede hala 8 Türkmen köyü bulunmaktadır.
Türkmenlerin Şimdiki Geldikleri Aşama..
Suriye ve Irak Türkmenleri, her türlü baskı, demografik yapıyı bozma çalışmaları ile karşı karsıyadır. Türkmenlerin, siyasi mücadelesi devam ediyor. Misak-ı Milli içindeki Türkmenlerin bölgeden kaçması ile sorunun kökten çözüleceğini düşünmek yanlıştır. Türkmen bölgelerine dönüşler var ama çok yetersizdir . Suriye ve Irak’ta Türkmenler için , 2017 yılında sonra bazı görünen iyileşmeler başladı ve bunun devam etmesi gerekir. Suriyelilerin Türkiye’ye entegre olmaları kolay çünkü din sorunu yok, gelenekler benzer. Tek sorun dil ve bu da zamanla aşılacak bir olgu. Türkiye, 2019 yılını sosyal uyum yılı ilan etti.
Irak ve Suriye’deki Türkmenler, her zaman ikinci ya da üçüncü sınıf vatandaş olarak görüldüler ve sistemin dışına itmeye çalışıldılar. Türkmenler dağılmış, güveni sarsılmış ve yüzlerini son çare olarak Türkiye’ye dönmüşlerdir. Türkiye’den yapılacak en küçük bir açıklama bile onlar için çok önemlidir. Türkmenler topraklarını kimseye kaptırmamakta kararlıdır.
Türkiye’nin Irak ve Suriye’deki Türkmenlere ilişkin uzun vadeli ama milli bir politikası olmalıdır. Saha ile masadaki mücadelenin birleştirilmesi, kazanımların ekonomi için yük değil kazanç kapısı olmasını sağlamak gereklidir. Bu da ancak, milli ve maddi çıkarlara dayalı, gerçekçi politikalar ile mümkün olabilir. Askerinizle sahada olmanız sizi güçlü yapar ama kurumlarınız ile orada iseniz orada kalışınız istikrarlı hale gelir.
Türkiye´nin Politikası Irak ve Suriye Türkmenlerinin hakları toprak bütünlüğü içinde korunmalıdır. Ama Suriye ve Irak bölünecekse ve ya da Türkmen bölgelerinde başka bir oluşum ortaya çıkacak ise Ankara Anlaşması bozulur ve Türkiye’nin Misak-ı Milli’den gelen Kerkük ve Musul Halep BayırBucak başta olmak üzere Türkmen bölgeleri için ahdi hakları ortaya çıkar.
Türkmenlerin en büyük desteği ve arkasında hissettiği güçü anavatan Türkiye’dir ve Türkmenler bu hisse Türk dünyasından önce ata vatan can Azerbaycan ve Türkmenistan bekliyor . Ortadoğu’da Türkiye’nin istemediği bir şey olmaz, kimse Türkiye’nin gücüne karşı koyamaz. Suriye Irak Türkmenlerine acil eğitim desteği götürülmelidir. Türkmen gençlerini Türkiye Azerbaycan Türkmenistan kazakstan Kırgızistan üniversitelerinde okumaları için tüm kapıların açılması ve bu üniversitelerde, Türkmenler ile ilgili tez çalışmalarını desteklemelidir.
|